Kocaeli’de salgın hastalıkların yayılmasıyla birlikte hastalıkların musluk sularından yayıldığı tartışmaları ortaya çıktı.
Tartışmalar üzerine İSU Genel Müdürü Ali Sağlık bu iddialara son noktayı koydu.
İSU, resmi sosyal medya hesabından Ali Sağlık’ın su içerken çekilen videosunu paylaştı. Yapılan paylaşımda şu ifadelere yer verildi;
“Musluklardan akan suyun güvenle içilebilirliğini kontrol altında tutmak amacıyla her ay düzenli olarak 12 ilçenin 374 farklı noktasından alınan numuneler ile ulusal ve uluslararası geçerlilik patentine sahip Merkez Laboratuvarımızda 270 parametrede kalitesini kontrol ederek suyumuzu güvence altına alıyoruz.”
Ben şahsen Yuvacık Suyu’nun sağlıklı olduğuna inanıyorum.
Dahası;
Sudan önce Ali Sağlık’a güveniyorum.
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yönetim kadrolarında en güvendiğim ve inandığım kişi Ali Sağlık’tır.

Yuvacık Suyu’na gelince…
Ben çocukken, sıcak yaz aylarında M.Alipaşa Mahallesindeki evimizde su musluktan buz gibi akardı. Çünkü su, Karakaya membaından geliyordu.
Suyu çeşmeden içerdik.
Bu yetmiyormuş gibi, bugünkü Doğu Kışla’nın girişinde bir Çenesuyu İstasyonu vardı. Dileyen, dilediği kadar suyu bidonlara doldurur, evine götürürdü.
Ve Çenesuyu ücretsizdi…
Daha sonra İzmit’e su yetmez oldu. Sefa Sirmen sayesinde Yuvacık Barajı yapıldı.
O barajın maliyeti çok tartışıldı, ancak bu kentin susuzluğuna derman oldu.
Barajı 15 yıl işleten İngiliz Thames Water şirketi pılısını pırtısını toplayıp gitti, baraj bize kaldı.
17 Ağustos 1999 depreminden ailemle birlikte sağ kurtulmuş biriyim.
Etrafımızdaki bütün evler yıkılmış, hasar görmüştü.
Ortalık toz duman içindeydi.
Elimi yüzümü yıkayıp, bir yudum su içme ihtiyacı hissettim.
Elimi çeşmeye uzatırken, “Deprem oldu, su kesiktir” diye düşünmüştüm.
Musluğu çevirdim, gürül gürül su akıyordu…
Elektrik kesikti, ama su kesilmemişti.
O kabus gibi günlerde Yuvacık Barajı suyu, yıkık dökük bu kentin adeta ilacı oldu.
Ölenlerin cenazeleri yıkanarak defnedildi.

Yıllar önce, İzmit Belediyesi’nin Pişmaniye Festivali, Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te yapılmıştı.
Dönemin belediye başkanı Nevzat Doğan, beni de davet etti.
Atalarımın, rahmetli babam ve annemin doğup büyüdükleri topraklara gitmek, benim için son derece anlamlı ve duygu yüklüydü.
Üsküp’ün ortasından geçen Vardar Nehri’nin kenarında Holiday İnn Otel’e yerleşmiştik.
Otel odasında bir bardak su içmek istedim.
Musluktan akan suyu bardağa doldurdum.
Bir yudum alıp bıraktım.
Tadı rezalet…
Durumu kafile başkanı rahmetli Rıdvan Saroğlu’na anlattım. Rıdvan Ağabey, çok tecrübeli. Makedonya’da musluktan akan suların da, pet şişede satılan suların da kuyu suyu olduğunu ve pis koktuğunu söyledi.

Otelin yan tarafındaki AVM’ye gittim.
Bir Türk firması olan Ram Store’a girdim.
Doğruca içecek reyonuna yöneldim. Çeşitli markalarda su bulunuyordu. Görevli kıza Makedoncayı çat-pat konuşabildiğimden ‘Türk suyu var mı’ diye sordum.
Evet, dedi. En köşede…
Tekrar gittim o köşeye. Aman Allah’ım. Vardı. Abant Su tam karşımdaydı.
Yarım litrelik 6 tane kalmıştı rafta. Hepsini aldım. Kasiyer kız şaşkın.
Parayı ödeyip çıkarken, “Turkska Voda” yani Türk suyu diye çığlık atmıştım.
Çünkü Abant Su, kaynak suyuydu.
Bugün marketlerin raflarını süsleyen pekçok marka su da kaynak suyu.
Çenesuyu zaten bizim suyumuz.
Ancak artık pet su çok pahalı oldu.
O parayı vermeye değmez.
Suyu musluktan için. Arada çok bir fark yok.
Üstelik su fiyatı, artık elektrik ve doğalgazın yanında devede kulak kaldı.
Yuvacık Barajı’nın suyu iyidir.
Başka su aramayın!

By