HEP yazar, hep anlatır, hep şu sorunun yanıtını ararım:
Atatürk, yola ne için çıktı?
Yanıtını hemencecik veririm:
Bir: Ülkesinin bağımsızlığı…
İki: Halkının özgürlüğü…
Ve 29 Ekim 1923… İşte bunun imzasıdır.
29 Ekim 1923, bağımsızlık ve özgürlüktür…
***
Kutlamak mı istemiyorsunuz?
Cumhuriyeti mi içselleştiremiyorsunuz?
Atatürk’ten mi rahatsızsınız?
Bu vatanla derdiniz mi var?
Bu durumda sizin hak ettiğiniz şunlardır:
Bombalanan kentleriniz…
Öldürülen çocuklarınız…
Acı…
Gözyaşı…
Katliam…
Lanet olsun ki işte bunları hak ediyorsunuz…
***
Şöyle der Nutuk’ta, Büyük Deha:
“Efendiler bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da hâkimiyet-i milliyeye (millet egemenliğine) dayanan bilakaydüşart müstakil (tam bağımsız) yeni bir Türk devleti kurmak. İşte daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığımız karar bu karar olmuştur.”
Yine Atatürk’ün ifadesi:
“Bağımsızlık veya istiklâl, bir milletin veya bir devletin, kendi vatandaşları veya nüfusu tarafından erkince yönetilebilmesidir. Yani egemenlik haklarının başka bir milletin veya bir devletin elinde olmamasıdır.”
Rahatsızlık mı var?
İçselleştiremiyor musunuz?
Türk’le sorununuz var o zaman…
Türk devleti ile derdiniz var…
Türklüğü sindiremiyorsunuz…
Bu durumda yine hak ettiğinizi ifade edeyim:
Milliyetsizlik…
Bakın dünyaya… Hepsi sürünüyorlar…
Hepsi acı içinde…
Lanet olsun ki işte bunları hak ediyorsunuz…
***
Atatürk yola ülkesinin bağımsızlığı, halkının özgürlüğü için çıktı…
Demokrasi…
İnsan hakları…
Laiklik…
Çağdaş değerler…
Hepsi bağımsızlıktan sonra geldi…
Çünkü bağımsız olunmadan, halk özgür kılınmadan atılacak hiçbir adımın önemi yoktu…
Ve 29 Ekim…
İşte bunların imzasıydı…
***
Lafı eğip bükmeden ifade edeyim:
Bu bağımsız cumhuriyetten rahatsız olanları sevmem ben…
29 Ekim 1923’ü sahiplenmeyenlerle yol yürümem…
Atatürk’le derdi olanları yanımda yöremde görmek istemem…
Derim ki:
“Hak ettiğiniz neyse onu yaşayın!”
Çünkü çok size bu güzel ülke…
Ve bu ülkede özgürce yaşamak…
